Sırları Çözülemeyen Yapılar
Her ne kadar mucidi bilinmese de az sonra göreceğiniz bu 10 eser ve nesne, günümüz bilim insanlarını hayretler içerisine düşürmüş ve o zamanın teknolojisinin gelişmişliği konusunda yeniden tartışmalara sebep olacak derecede ileri seviyede olduğu. Nesnelere ve eserler incelendiğinde: "Yoksa bizim günümüz teknolojisi o zamana göre çok mu basit kalıyor?" sorusunu sormamıza sebep oluyor. İşte o 10 esrarengiz ve mükemmel ayarındaki eserler.
PİRİ REİS'İN HARİTASI
Piri Reis, 1465-1554 yılları arasında yaşamış en ünlü Türk denizcimiz. Bilim insanları ona "Geleceği gören harita" adını verdi. Çünkü Piri Reis'in 1513'de çizdiği bu harita 1929 yılında ortaya çıkarıldı. Afrika, Amerika ve Güney Kutbu'nu gösteren bu harita ortalığı karıştırdı. Çünkü Güney Kutbu 1818'de keşfedildi. Bu nedenle herkesin sorduğu soru "Nasıl olur da Güney kutbu burada olur?!" oldu. Üstelik bu harita kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyor. Fakat kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden 6 bin yıl önce erimişti.
BAĞDAT PİLİ
İşte başka bir "Yok artık!" dedirtecek eser. Görmüş olduğunuz bu pil Bağdat'da 1938 yılında bir Alman arkeolog tarafından bulunmuş. 2 bin yıllık bu "pil" bilim insanlarını hayretler içerisinde bıraktı. 13 cm boyundaki toprak bir kabın içine monte edilmiş bobine benzer bakır bir silindir var ve etrafına demir bir çubuk ve ağzını kapatan asfalt ile bu cismin adı "dünyanın en eski pili" oldu. Pilin tahmini 2 voltluk bir enerji ürettiği tespit edilmiş.
KRİSTAL KAFATASI
İndiana Jones'un filmlerine bile konu olmuş olan, Maya döneminden kalmış olan bu kuru kafa, tek bir kristal blok üzerine işlenip yapılmış. Kuru kafanın nasıl yapıldığı hala bir sır. Ayrıca kafanın altından tutulan bir ışık direkt olarak göz yuvalarına yansıyor. Böyle gelişmiş bir tekniğin o dönemlerde nasıl yapılabildiği hala sırrını koruyor.
GENERALİN KEMER TOKASI
MS. 300'lü yıllarda yaşamış olan Çinli bir generalin mezarında 1956 yılında bulunan bu kemer tokası alüminyumdan yapılmış. Alüminyum ama; %85 oranında saf alüminyum içermektedir. Ama bakınız ki alüminyum doğada bileşik halinde bulunur ve alüminyumun ayrıştırılması ilk kez 19. yüzyılda yapılabilmişti.
NAN MADOL KENTİ
Pasifik Okyanusu'nda ki Mikronezya adası yakınında kurulan ve yapımı 1000 yıl süren bu antik kent M.Ö 200'de inşaatına başlanmış ve tam 1000 yıl sürmüş. Kent 250.000 tonluk dev bazalt bloklar kullanılarak yapılmış. Üstüne üstün bu kente ait 100 yapay adayı kanallarla birbirine bağlamış. Bu kadar bazalt buraya nasıl ve hangi yolla getirildiği ise hala bir sır. Bunu bende inanılmaz merak ediyorum çünkü inanılmaz bir abartı söz konusu...
NAZCA İŞARETLERİ
Bu işaret ve buna benzer bir kaç tanesi Peru'da ki antik Nazca Kenti'nde bulunmaktadır. Söylentilere göre 450 km çapında ki bu alan uzaylıların bir iniş pisti. Evet kulağa çok uçuk geliyor kesinlikle. Günümüzde ilkel yollarla benzerini yapmayı denemiş olsalar da başarılı olmamışlardır. Çizgiler ve şekiller inanılmaz bir ölçüde ve hesaba göre çizilmiştir. Belkide uzaylılar yaptı... Yok canım ne Uzaylısı... Öyle ya da böyle inanılmaz bir sırra sahip bu çizgiler. Bunun gibi örümcek ve iki el gibi farklı şekilli çizgiler de mevcut.
PİRİ REİS'İN HARİTASI
Piri Reis, 1465-1554 yılları arasında yaşamış en ünlü Türk denizcimiz. Bilim insanları ona "Geleceği gören harita" adını verdi. Çünkü Piri Reis'in 1513'de çizdiği bu harita 1929 yılında ortaya çıkarıldı. Afrika, Amerika ve Güney Kutbu'nu gösteren bu harita ortalığı karıştırdı. Çünkü Güney Kutbu 1818'de keşfedildi. Bu nedenle herkesin sorduğu soru "Nasıl olur da Güney kutbu burada olur?!" oldu. Üstelik bu harita kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyor. Fakat kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden 6 bin yıl önce erimişti.
BAĞDAT PİLİ
İşte başka bir "Yok artık!" dedirtecek eser. Görmüş olduğunuz bu pil Bağdat'da 1938 yılında bir Alman arkeolog tarafından bulunmuş. 2 bin yıllık bu "pil" bilim insanlarını hayretler içerisinde bıraktı. 13 cm boyundaki toprak bir kabın içine monte edilmiş bobine benzer bakır bir silindir var ve etrafına demir bir çubuk ve ağzını kapatan asfalt ile bu cismin adı "dünyanın en eski pili" oldu. Pilin tahmini 2 voltluk bir enerji ürettiği tespit edilmiş.
KRİSTAL KAFATASI
İndiana Jones'un filmlerine bile konu olmuş olan, Maya döneminden kalmış olan bu kuru kafa, tek bir kristal blok üzerine işlenip yapılmış. Kuru kafanın nasıl yapıldığı hala bir sır. Ayrıca kafanın altından tutulan bir ışık direkt olarak göz yuvalarına yansıyor. Böyle gelişmiş bir tekniğin o dönemlerde nasıl yapılabildiği hala sırrını koruyor.
GENERALİN KEMER TOKASI
MS. 300'lü yıllarda yaşamış olan Çinli bir generalin mezarında 1956 yılında bulunan bu kemer tokası alüminyumdan yapılmış. Alüminyum ama; %85 oranında saf alüminyum içermektedir. Ama bakınız ki alüminyum doğada bileşik halinde bulunur ve alüminyumun ayrıştırılması ilk kez 19. yüzyılda yapılabilmişti.
NAN MADOL KENTİ
Pasifik Okyanusu'nda ki Mikronezya adası yakınında kurulan ve yapımı 1000 yıl süren bu antik kent M.Ö 200'de inşaatına başlanmış ve tam 1000 yıl sürmüş. Kent 250.000 tonluk dev bazalt bloklar kullanılarak yapılmış. Üstüne üstün bu kente ait 100 yapay adayı kanallarla birbirine bağlamış. Bu kadar bazalt buraya nasıl ve hangi yolla getirildiği ise hala bir sır. Bunu bende inanılmaz merak ediyorum çünkü inanılmaz bir abartı söz konusu...
NAZCA İŞARETLERİ
Bu işaret ve buna benzer bir kaç tanesi Peru'da ki antik Nazca Kenti'nde bulunmaktadır. Söylentilere göre 450 km çapında ki bu alan uzaylıların bir iniş pisti. Evet kulağa çok uçuk geliyor kesinlikle. Günümüzde ilkel yollarla benzerini yapmayı denemiş olsalar da başarılı olmamışlardır. Çizgiler ve şekiller inanılmaz bir ölçüde ve hesaba göre çizilmiştir. Belkide uzaylılar yaptı... Yok canım ne Uzaylısı... Öyle ya da böyle inanılmaz bir sırra sahip bu çizgiler. Bunun gibi örümcek ve iki el gibi farklı şekilli çizgiler de mevcut.
HARÇSIZ DUVAR
İşte size bütün müteahhitleri ve inşaat mühendislerini hayrete düşürecek muhteşem bir set. Peru'nun Cusco bölgesinde bulunan bu duvar oradaki bir kaleyi 360 metrelik uzunluğu ve 9 metre yüksekliğiyle sarıyor. En inanılmaz kısmı ise, bu duvarların arasında bir gram harç yok. Ama öyle düzenli yerleştirilmişler ki arasına bir bıçak bile giremiyor. Gerisini siz düşünün dostlar.
PASKALYA HEYKELLERİ
Gökyüzüne doğru bakan, hazırolda bekleyen bu yakışıklı heykel abilerin adı Moailer. Şili'nin Paskalya Adası'nın her yerinde bulunan bu heylelleri kim yaptı niye yaptı bilinmiyor. Tek bilinen, bu yekpare tek parça taş heykellerin iskelet şekilde yaşamış ataların temsili varsayıldığı ve en büyüklerinin uzunluğu 20 metre olduğu.
KAYADAN ÇIKAN ÇEKİÇ
Bu gördüğünüz çekiç, öyle bir çekiç ki... Bu gördüğünüz Dünya'nın en eski ve ilk çekici. 1936'da Teksas'da 400 milyon yıllık bir tek parça olan kaya kütlesinin içinden çıkan bu çekiç insanları hayrete düşürdü. Hatta bir yerden sonra o çekicin o kayanın içine nasıl girdiğini bırakıp, çekiçte kullanılan demirin günümüzdeki demirlerden bile saf olması bir kez daha hayrete düşürdü.
Evet, okuduğunuz bu nesnelerin sırları henüz tam olarak çözülebilmiş değil. Zaten bunları gördükten sonra insanın aklına insan teknoloji olarak geriliyor mu yoksa, ya da bir zamanlar teknoloji en üst seviyedeydi ama ilkellikle karışık mıydı. Yani son teknoloji olup aynı zamanda ilkel aletleri temsil etmesi nasıl mümkün. Ya da nasıl söylesem... Nasıl böyle bir işçilik ve mimari gerçekleşebilir. Bu olaylar bana abartı gelmiyor değil. Ama düşündürtmüyor ve mantıklı gelmiyor da değil.
Furkan ÖZDEMİR
Hamam (1997)
1997 yılında çekilen Hamam filmi Türk-İtalyan ortak yapımıdır. Hamam filminin yönetmen koltuğunda Ferza Özpetek oturuyor. 1976 yılında sinema tarihi öğrenimi için İtalya'ya giden Özpetek, yaşamını bu ülkede sürdürmektedir.
Filmin başrollerinde Alessandro Gassman, Francesca D'alojo, Halil Ergün ve Şerif Sezer oluşturuyor. Ayrıca bu filmde şimdilerin tanıdık yüzleri olan Mehmet Günsür ve Başak Köklükaya'yı genç ve tecrübesiz halleriyle görmek mümkün.
Filmde Türk kültürüne ait unsurları fazlasıyla görmek mümkün. Düğün, Kahve, misafirperverlik bunlardan bazıları.
Hamam filmi vizyona girdiği andan itibaren bu unsurlarla değil, filmde geçen eşcinsellik içeren sahnelerle konuşuluyor. Eşcinsellik unsurunu bir kenara ittiğimizde filmin kültürümüzü iyi bir şekilde yansıttığını söylemek mümkün.
İMDB puanı 7.0 olan filmi, izlemenizi tavsiye ediyor... İyi seyirler diliyorum.
Eren Akdoğan
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi,bu kitapla tanışma hikayem oldukça ilginç.Bir Türkçe ödevi olarak okunması istenen kitap,zamanla ödev olmaktan çıkıp; bir armağana dönüştü.
Komiser Nevzat'ı,Ali'si,Keto'su,Piranasıyla tam anlamıyla bir Ahmet Ümit romanı.
Kitabın konusunda gelince; kitap yılbaşı gecesinde Tarlabaşı'nda işlenen bir cinayeti konu alıyor.Engin'in öldürülmesiyle başlayan olaylar zinciri kitabın sonunda şaşırılacak bir noktaya geliyor.
Kitabın hakkında daha fazla konuşursam,spoiler verebilirim bu yüzden incelememi kısa tutuyor ve kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.
Eren Akdogan
300: Bir İmparatorluğun Yükselişi
300 Spartalı'yı bilmeyen yoktur. Herkesin dilinde ve aklında yer etmiş 300 cesur Yunan askeri. Koca bir gölge gibi diğer milletlerin üzerine yürüyen Pers İmparatorluğu, efsaneye ve tarihi bazı bilgilere göre bu 300 adamı sadece sakat bir adamın onlar ihanet edip, Sparta'ya giden başka bir yolu göstermesiyle alt edebilmişlerdir. Cesur Spartalılar karşılarına çıkan tüm Pers askerlerini bozguna uğratmıştır. Ama kaçınılmaz ve kahramanca olan ölümleri en sonunda onları bulacaktır.
Bugünlerde 300 Spartalı'nın yeni filmi 300: Rise of An Empire konuşuluyor. 7 Mart'da vizyona girecek olan filme şimdiden ilgi çok büyük. Bunun nedeni milletimizin bayıldığı bir kategori olan savaş filmi olması dışında, ilk filmi 300 Spartalı'nın inanılmaz bir izleyici kitlesine sahip olması ve buradan kazanılan müşteri kredisidir tabi ki. Benim düşüncem de bu filmin gerçekten harika olacağı konusunda. Çünkü gerçek tarihte yaşanmış olanlar ile ilerleyen paralel bir senaryo var karşımızda. Ayrıca antik Yunan tarihi en çok merak edilen ve araştırılan bir konu. Bu ve buna benzer filmler sayesinde toplumun tamamının az çok eski tarihten bir kaç bilgi sahibi olmasını ve genel kültür anlamında bir artı sağlıyor.
İlk filminin efekt olarak zaten harika bir görsel şovu ve harika bir oyunculuk söz konusu. İkinci filminde de bizi daha fazla görsellik ve daha harika sahnelerin beklediğinden eminim. Özellikle savaş sahnelerinde seyirciyi ekrana kilitleyecek bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. Film için kullanılan teknolojinin mükemmel olduğu kesin. Tabi bilgisayar ortamında gerçekleşmiyor hepsi. Oyuncuların o Yeşil panelin önünde sanki etrafında dağlar, denizler ve o koca düşman ordusu gerçekten varmışcasına gerçekleştirdiği profesyonel oyunculukları da filme harika kılmamıza sebep olan etkenlerden.
Kısacası, bu film izlenmeye, takdire, övgüye ve rekor kırmaya şayan bir film olacak. Bu film vizyona girdiği zaman, rekor kıracağına eminim, sinema ortamında izleme fırsatı olup da bu keyfi kaçıranın çok üzüleceğinden şüphem yok.
Furkan ÖZDEMİR
Foto 1
Foto 2
Foto3
MÜSAADE VARSA Bİ' ÖTEKİLEŞECEKTİM
Öteki... Ötede... Ötedeki... Kendi kişisel alanımızı
yaratmak, elimizden alınan "yalnızlık hakkımızı" yeniden kazanmak
uğruna didinip duruyoruz. Hayatın-her-alanında. Çocuk sahibi olmak için 9 ay
bekliyor, biyolojik ve akli sebeplere dayandırdığımız mazeretleri, zorluklarla
bir tutarken hiç rahatsız olmuyoruz ancak öteki ve ötedeki, ötede olmak
denince, "ötelenen"den başka özne barındıramıyoruz algı perdemizde.
En büyük evrim, zihinlerimizdeki özenle altı çizilmiş "ötelenen"
kavramının yanına bir de "öteleyen" eklemek olabiliyor. Ötelenenin
öznelikten çıktığı bu anda, öteleyenin belleğimizdeki rönesansı yaşattığını
kabul etmiş ve "ötelenen"i bir kez daha ötelemiş oluyoruz belki de.
Peki, önemli bir nokta ve can alıcı bir soru: Öteki olmak "kötü karşılanan
ve arzulanmayan" mıdır? Daha da önemlisi bu bir irade ve seçim olayı
mıdır? Ya da birini, birimiz ötekileştirebilir mi?
Siyah, beyaz olmadan var olamaz. Çünkü siyah, beyazın
yokluğu veya mutlak sindirimi üzerinden değer ve anlam kazanır. Öyleyse, küçük
bir çaba ile bunu genel çerçevede ve daha derin bir algı köprüsünde
yorumlayalım. "Öteki" olmadan, "ötekinin benzemediği"ni
yani tezatını tarif etmek mümkün olabilir mi? Pekala denenmeye çalışılabilir
ancak elde edilen ne denli sağlıklı ve temiz bir çıkarım olur? Ötekinin önemli
değil, zorunlu olduğunu anlatmaya çalışıyorum, evet. Temelde, böyle bir
gerçeklik olsa dahi, üstün ya da baskın
olan'ın diğerlerini yoğun bir etki altına alması-kabaca "ezmesi"- de
ötekileştirme midir o halde?
Ötekileştirmeyi, "Bizden farkı olan, bizden değildir ve
azımsanmalıdır." şeklinde tanımlayarak, bu önemli ve tartışmaya açık
konuyu sığ bir seviyeye çekmeye niyetli değilim doğrusu fakat modern toplumun
ve modernize edilmeye uygun her alanın ilgili konuya "ötelenen ve öteki
olmayan", belki de "normal, olağan,asıl" olanların hizmetinde ve
doğuştan gelen talihsizliğinin gölgesinde güneşlenmek zorunda olanlar idesine
sahip çıktığını ayrıca reklamlarda, dizilerde, kitaplarda ve dahi masallarda ve tarihte olanları
ısrarla metalaştırdığını inkar etmek olası mı? Bilinçaltımızın en kirli ve
sahipsiz bölümünde kendi toplumumuzun, bakış açımızın ve ön kabullerimizin
yarattığı ötekilerle yaşıyoruz. Belki de çoğumuz en fazla, sosyetik çay
partileri düzenleyen, Channel kokan ve dünyamızın ve tabii ki aklımızın öbür
ucundaki açlıktan ölen insanları düşünüp kahroluyor, bununla da kalmayıp
muhabbet uzadıkça içimizi bir hoş ediyoruz ve siyahların tarih boyunca nasıl
ezildiğini ve köleliğin ve köleciliğin ne denli aşağılık bir girişim ve
ufuksuzluk eseri olduğundan dem vuruyoruz, 12 kişilik samimi beyaz kadınlar ve
adamlarız bizler. Büyük ve geniş villalarımızın küçük ve dar pencerelerinden
bakamıyoruz. Ortada bir şey var ki pek farkında olamadığımız, bizler de
ötekiyiz. Ötekinin ötekileri... Her zaman bir öteki vardır. İyi ve kötü, güzel
ve çirkin. Bunu var oluşumuzun arkasındaki bilimsel gerçeklik gibi,
değiştiremeyiz belki ancak kimin ötekisi olduğumuz konusunda bir şeyler
yapabiliriz.
Gizem CEVİZLİ
Mutlu Yıllar
Acısıyla tatlısıyla koca bir yılı geride bırakmış oluyoruz.Kulturco'nun kuruluş yılı olan 2013,bizim için unutulmayacak bir yıldı.
2014'te de birlikte olacağımıza inanıyoruz ve 2013 yılının yayınlarını tekrar paylaşıyoruz.
- Gelmiş Geçmiş En İlkel Öykü
- İstanbul'un İlk Renkli Yüzü
- Yoros Kalesi
- İyi ki Doğdun Şair Yürekli Çocuk !
- Daughter
- Bir Deli Kavram:AŞK
- 100 Yılda Bir Gelen Adam:ATATÜRK
- Bir Aşk Denemesi
- Disconnect:Sanal Hayatlar(2012
- Bir Özcan Deniz Filmi :Evim Sensin
- İyi Ki Doğdun Yavru Vatan !
- Ütopik Siyaset
- Bir Osmanlı Rüyası:Marmaray
- Breaking Bad
- Bir Osmanlı Payitahtı:Bursa
- 70-80'ler Müziğiyle Gelen AŞK-Rock-
- Büyük Özgürlük Fermanı:Magna Carta
- Kadınlar Gülmemeli
- Bir Hafize Anamız Vardı
- 3 İdiots
- Apocalyptica
- Korku İle Örülmüş Duvar :Çin Seddi
- Beş Taş
- Vatan Şairi:Mehmet Akif Ersoy
- Hristiyanların Nasreddin Hocası:Noel Baba
- Ho Ho Ho Mutlu Noeller
- Bir Tatlı Bela:KAR
- Kültürlerin Birleştiği Yer :İstanbul
Kulturco ailesi olarak yeni yılınızı kutlar sağlıklı,mutlu, huzurlu yıllar dileriz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
2 yorum: