MÜSAADE VARSA Bİ' ÖTEKİLEŞECEKTİM
Öteki... Ötede... Ötedeki... Kendi kişisel alanımızı
yaratmak, elimizden alınan "yalnızlık hakkımızı" yeniden kazanmak
uğruna didinip duruyoruz. Hayatın-her-alanında. Çocuk sahibi olmak için 9 ay
bekliyor, biyolojik ve akli sebeplere dayandırdığımız mazeretleri, zorluklarla
bir tutarken hiç rahatsız olmuyoruz ancak öteki ve ötedeki, ötede olmak
denince, "ötelenen"den başka özne barındıramıyoruz algı perdemizde.
En büyük evrim, zihinlerimizdeki özenle altı çizilmiş "ötelenen"
kavramının yanına bir de "öteleyen" eklemek olabiliyor. Ötelenenin
öznelikten çıktığı bu anda, öteleyenin belleğimizdeki rönesansı yaşattığını
kabul etmiş ve "ötelenen"i bir kez daha ötelemiş oluyoruz belki de.
Peki, önemli bir nokta ve can alıcı bir soru: Öteki olmak "kötü karşılanan
ve arzulanmayan" mıdır? Daha da önemlisi bu bir irade ve seçim olayı
mıdır? Ya da birini, birimiz ötekileştirebilir mi?
Siyah, beyaz olmadan var olamaz. Çünkü siyah, beyazın
yokluğu veya mutlak sindirimi üzerinden değer ve anlam kazanır. Öyleyse, küçük
bir çaba ile bunu genel çerçevede ve daha derin bir algı köprüsünde
yorumlayalım. "Öteki" olmadan, "ötekinin benzemediği"ni
yani tezatını tarif etmek mümkün olabilir mi? Pekala denenmeye çalışılabilir
ancak elde edilen ne denli sağlıklı ve temiz bir çıkarım olur? Ötekinin önemli
değil, zorunlu olduğunu anlatmaya çalışıyorum, evet. Temelde, böyle bir
gerçeklik olsa dahi, üstün ya da baskın
olan'ın diğerlerini yoğun bir etki altına alması-kabaca "ezmesi"- de
ötekileştirme midir o halde?
Ötekileştirmeyi, "Bizden farkı olan, bizden değildir ve
azımsanmalıdır." şeklinde tanımlayarak, bu önemli ve tartışmaya açık
konuyu sığ bir seviyeye çekmeye niyetli değilim doğrusu fakat modern toplumun
ve modernize edilmeye uygun her alanın ilgili konuya "ötelenen ve öteki
olmayan", belki de "normal, olağan,asıl" olanların hizmetinde ve
doğuştan gelen talihsizliğinin gölgesinde güneşlenmek zorunda olanlar idesine
sahip çıktığını ayrıca reklamlarda, dizilerde, kitaplarda ve dahi masallarda ve tarihte olanları
ısrarla metalaştırdığını inkar etmek olası mı? Bilinçaltımızın en kirli ve
sahipsiz bölümünde kendi toplumumuzun, bakış açımızın ve ön kabullerimizin
yarattığı ötekilerle yaşıyoruz. Belki de çoğumuz en fazla, sosyetik çay
partileri düzenleyen, Channel kokan ve dünyamızın ve tabii ki aklımızın öbür
ucundaki açlıktan ölen insanları düşünüp kahroluyor, bununla da kalmayıp
muhabbet uzadıkça içimizi bir hoş ediyoruz ve siyahların tarih boyunca nasıl
ezildiğini ve köleliğin ve köleciliğin ne denli aşağılık bir girişim ve
ufuksuzluk eseri olduğundan dem vuruyoruz, 12 kişilik samimi beyaz kadınlar ve
adamlarız bizler. Büyük ve geniş villalarımızın küçük ve dar pencerelerinden
bakamıyoruz. Ortada bir şey var ki pek farkında olamadığımız, bizler de
ötekiyiz. Ötekinin ötekileri... Her zaman bir öteki vardır. İyi ve kötü, güzel
ve çirkin. Bunu var oluşumuzun arkasındaki bilimsel gerçeklik gibi,
değiştiremeyiz belki ancak kimin ötekisi olduğumuz konusunda bir şeyler
yapabiliriz.
Gizem CEVİZLİ
0 yorum: