Dikkat ! Bu site yoğun miktarda kültür-sanat içerir.
e-mail:kulturcoo@gmail.com

MÜSAADE VARSA Bİ' ÖTEKİLEŞECEKTİM



Öteki... Ötede... Ötedeki... Kendi kişisel alanımızı yaratmak, elimizden alınan "yalnızlık hakkımızı" yeniden kazanmak uğruna didinip duruyoruz. Hayatın-her-alanında. Çocuk sahibi olmak için 9 ay bekliyor, biyolojik ve akli sebeplere dayandırdığımız mazeretleri, zorluklarla bir tutarken hiç rahatsız olmuyoruz ancak öteki ve ötedeki, ötede olmak denince, "ötelenen"den başka özne barındıramıyoruz algı perdemizde. En büyük evrim, zihinlerimizdeki özenle altı çizilmiş "ötelenen" kavramının yanına bir de "öteleyen" eklemek olabiliyor. Ötelenenin öznelikten çıktığı bu anda, öteleyenin belleğimizdeki rönesansı yaşattığını kabul etmiş ve "ötelenen"i bir kez daha ötelemiş oluyoruz belki de. Peki, önemli bir nokta ve can alıcı bir soru: Öteki olmak "kötü karşılanan ve arzulanmayan" mıdır? Daha da önemlisi bu bir irade ve seçim olayı mıdır? Ya da birini, birimiz ötekileştirebilir mi?

Siyah, beyaz olmadan var olamaz. Çünkü siyah, beyazın yokluğu veya mutlak sindirimi üzerinden değer ve anlam kazanır. Öyleyse, küçük bir çaba ile bunu genel çerçevede ve daha derin bir algı köprüsünde yorumlayalım. "Öteki" olmadan, "ötekinin benzemediği"ni yani tezatını tarif etmek mümkün olabilir mi? Pekala denenmeye çalışılabilir ancak elde edilen ne denli sağlıklı ve temiz bir çıkarım olur? Ötekinin önemli değil, zorunlu olduğunu anlatmaya çalışıyorum, evet. Temelde, böyle bir gerçeklik olsa dahi, üstün ya da  baskın olan'ın diğerlerini yoğun bir etki altına alması-kabaca "ezmesi"- de ötekileştirme midir o halde?

Ötekileştirmeyi, "Bizden farkı olan, bizden değildir ve azımsanmalıdır." şeklinde tanımlayarak, bu önemli ve tartışmaya açık konuyu sığ bir seviyeye çekmeye niyetli değilim doğrusu fakat modern toplumun ve modernize edilmeye uygun her alanın ilgili konuya "ötelenen ve öteki olmayan", belki de "normal, olağan,asıl" olanların hizmetinde ve doğuştan gelen talihsizliğinin gölgesinde güneşlenmek zorunda olanlar idesine sahip çıktığını ayrıca reklamlarda, dizilerde, kitaplarda  ve dahi masallarda ve tarihte olanları ısrarla metalaştırdığını inkar etmek olası mı? Bilinçaltımızın en kirli ve sahipsiz bölümünde kendi toplumumuzun, bakış açımızın ve ön kabullerimizin yarattığı ötekilerle yaşıyoruz. Belki de çoğumuz en fazla, sosyetik çay partileri düzenleyen, Channel kokan ve dünyamızın ve tabii ki aklımızın öbür ucundaki açlıktan ölen insanları düşünüp kahroluyor, bununla da kalmayıp muhabbet uzadıkça içimizi bir hoş ediyoruz ve siyahların tarih boyunca nasıl ezildiğini ve köleliğin ve köleciliğin ne denli aşağılık bir girişim ve ufuksuzluk eseri olduğundan dem vuruyoruz, 12 kişilik samimi beyaz kadınlar ve adamlarız bizler. Büyük ve geniş villalarımızın küçük ve dar pencerelerinden bakamıyoruz. Ortada bir şey var ki pek farkında olamadığımız, bizler de ötekiyiz. Ötekinin ötekileri... Her zaman bir öteki vardır. İyi ve kötü, güzel ve çirkin. Bunu var oluşumuzun arkasındaki bilimsel gerçeklik gibi, değiştiremeyiz belki ancak kimin ötekisi olduğumuz konusunda bir şeyler yapabiliriz.


Gizem CEVİZLİ

0 yorum:

Bu sitenin hakları Da Vincinin şifreleriyle aynı odada saklanmaktadır. ®